TÜRKÇE TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Abartma (Mübalağa)
: Bir durumu olduğundan
çok ya da az göstermektir. Örnek :
Bütün gün
çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
Alem sele
gitti gözüm yaşından
Sana dar
gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel
seni tarihe desem sığmazsın.
Açık Oturum
: Geniş halk
kitlelerini ilgilendiren konuların, yine bu kitlelere o sahanın uzmanı kişilerce
bir toplantı salonunda anlatıldığı etkinliklerdir. Geniş bir salon seçip seyirci
toplanır, önceden belirlenen konu bu seyircilere sahanın uzmanı, tanınmış
kişilerce anlatılır.
AD : Varlıkların ve kavramların dilde var
olan karşılığına, sözcük türü yönünden ad denir.
Ad Aktarması (Mürsel
Mecaz) : Bir sözü
benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.
Sözcüklerin
yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek :
"Sinema"
için "beyaz perde"
"seçime
katılmak" yerine "sandık başına gitmek"
Ad Aktarması
: Bir sözcük ya da
sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir sözcük ya da
söz yerine kullanılmasıdır. Bu mecaz türüne, "düz değişmece" de denir. Örnek
:
Beyaz Saray
bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı)
Soba
yandı (İçindeki odun - kömür)
Çankaya bu
yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı)
Okul geziye
gitti. (Okuldaki öğrenciler)
Mozart'ı
severim. (Mozart'ın bestelerini)
Doğu kan
ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler)
Ad (isim) Cümlesi
: Yüklemi ek eylemle
çekimlenmiş bir ad ya da ad soylu sözcüğün bulunduğu cümlelerdir. Örnek :
Bu yaşlı kadın, olayın tek tanığıymış.
Ad Tamlamaları :
En az iki adın,
aralarında anlam bağlantısı kurarak oluşturduğu, bir nesnenin parçası olduğunu
ya da bir nesnenin başka bir nesneyle tamamlandığını gösteren ad takımıdır. Ad
tamlamalarında kullanılan tamamlayıcı öğeye tamlayan, birinci nesnenin parçası
durumunda olan ikinci öğeye ise tamlanan denir. Örnek :
Denizin
sesi bir melodi gibi geliyordu kulağıma.
Kış ayları
burada oldukça ılıman geçiyor.
Ona hediye
olarak yün gömlek aldım.
Anı (Hatıra) :
Yaşanmış olayları
duyurmak için yazılan yazı türüne anı denir. Yazarın kendi başından geçen ya da
kendisinin de karıştığı olayları sanat değeri taşıyan güzel bir dille
anlatmasından oluşan yazı türüdür anı.
Anlam Daralması :
Sözcükler, anlamda
daralma ya da genişleme yoluyla başka bir anlama geçerek yan anlamlar
kazanabilir.
Sözcüğün
eskiden anlattığı şeyin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine
anlam daralması denir.
Sözgelimi
"oğul" sözcüğü başlangıçta kız ve erkek anlamlarını içerirken sonradan yalnızca
erkek çocukları için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.
"Erik"
sözcüğü, şeftali, kayısı, zerdali anlamını içerirken, sonradan bir tür meyve
için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.
Anlam Genişlemesi
: Bir varlığın bir
türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren
sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine
anlam genişlemesi denir. Örneğin ; "alan" sözcüğü, "düz ve açık yer" anlamını
içerirken anlam genişlemesine uğrayarak "iş, meslek, araştırma-inceleme"
anlamlarını da kazanmıştır.
Anlam Kayması :
Bakınız : Başka Anlama
Geçiş.
Argo : Genel dilin sözcüklerine yan
anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da topluluk arasında
kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz
öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :
Okutmak
(elden çıkarıp - satmak)
racon (adet -
usül)
şabanlık (aptallık -
sersemlik)
keklemek
(kandırmak - aldatmak)
Aruz Ölçüsü
: Arap dilinde doğmuş
ve Divan Edebiyatı ile şiirimize girmiş olan ve mısralarındaki hecelerin uzunluk
ve kısalığına bağlı olarak kullanılan ölçüdür. Aruzda, hece ölçüsünde olduğu
gibi, hecelerin yalnız sayı bakımından denkliği yeterli değildir. Mısra
içlerindeki kelimeler aynı zamanda açık ve kapalı oluşları bakımından da
birbirlerine denk olmalıdır. Sesli harflerle biten heceler açık (kısa), sessiz
harflerle biten heceler de kapalıdır (uzun). Aruz ölçüsü, İslamiyet’in kabulüyle
bize geçmiş, yüzyıllar boyu edebiyatımızda kullanılmış, Cumhuriyet döneminde
hemen hemen bırakılmış bir ölçüdür.
Atasözleri
: Uzun deneyimler ve
gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural biçiminde kalıplaşan,
toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.
Bağlı Cümle
: Aralarında anlam
ilgisi bulunan basit veya birleşik cümlelerin bağlaçlarla birbirine
bağlanmasıyla oluşan cümlelere bağlı cümle denir. Bağlı cümleler “ama, fakat,
yalnız, ve, veya, ne…ne..., hem…hem …” gibi bağlaçlarla oluşturulur. Örnek :
Para hem insana dosttur hem düşman.
Basit Sözcükler
: Herhangi bir yapım
eki almamış ya da bir sözcükle birleşmemiş olan sözcüklere yapıları yönünden
basit sözcük denir.
Örnek
: Kuşların kanadına yazdım aşkımı.
Basit Cümle
: Tek yargı bildiren,
içinde herhangi bir fiilimsi bulunmayan ve bir yüklemi olan cümlelerdir. Örnek :
Yanımıza biraz yiyecek alalım.
Başka Anlama Geçiş
(Anlam Kayması) :
Sözcüğün eskiden yansıttığı kavramdan bütünüyle farklı, yeni bir kavramı
karşılar duruma gelmesine başka anlama geçiş denir. Örneğin :
"sakınmak"
sözcüğü Eski Türkçe de "düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek"
anlamını içerirken sonraları "tehlikeden uzak durmak" anlamına
geçmiştir.
Başka
anlama geçişin bir türü de anlam iyileşmesi ya da anlam kötülenmesidir. Kötü
anlamı olan bir sözcüğün zamanla iyi bir anlam kazanmasına anlam-kötülenmesi
denir.
Belirteç Tümleci
: Bakınız : Zarf
Tümleci.
Betimleme Paragrafı
: Bir olayı, bir
varlığı, durumu, çevreyi ya da bir kavramı göz önünde canlandıracak biçimde
anlatan paragraflara betimleme paragrafı denir. Gözlemlenen her varlığın,
tasarlanan her kavramın duyu organlarımız ve duygularımız üzerinde bıraktığı iz
betimlenebilir. Bu tür paragraflar çoğunlukla roman, öykü, gezi ve anı gibi yazı
türlerinde kullanılır.
Örnek :
Akçakavakların, dişbudakların arasından geçerek yeşil çam ormanına giriyorum.
Yoğun bir reçine kokusu duyuyorum. Çevrem yeşilin değişik tonlarıyla donanmış.
Az ileride kalın gövdeli, yaşlı bir çam ağacı görüyorum. Altına oturuyorum.
Kekik kokuları geliyor burnuma.
Beyit : Aralarında anlam ilişkisi bulunan
iki dizeden oluşmuş koşuk parçası.
Bileşik Sözcükler :
İki ya da daha çok
sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşan sözcükler yapıca bileşiktir.
Birleşik Cümle
: Temel cümlenin bir
öğesi durumunda bulunan yan cümlecikten oluşan cümlelerdir. Bu cümlelerde tek
yüklem bulunur.
Biyografi : Tanınmış, eserler yazmış, ün
bırakmış kişileri tanıtmak amacıyla yazılan yazılara biyografi denir.
Biyografilerde yurtlarına, insanlığa hizmetleri dokunmuş önemli kişilerin
çalışmaları, hayatları, eserleri anlatılır. Biyografilerin açık, sade bir dille,
tarafsız olarak yazılması gerekir.
Buyruk Cümlesi :
Bakınız : Emir
Cümlesi.
Büyük Ünlü Uyumu
: Ünlü harflerin,
kalınlık-incelik yönünden uyumudur.
Cümle : Bir duygu, düşünce veya isteği
kısaca bir yargıyı bildiren sözcük dizisine cümle denir.
Çalıştım.
Ders
çalıştım.
Sabaha
kadar durmadan ders çalıştım
Cümle Tamamlama :
Kimi zaman bir yargı
bütünlüğünden bir sözcük yada sözcük öbeği çıkarılmış olabilir. Yargının
anlamsal ve anlatımsal bütünlüğü göz önünde bulundurularak bu eksik
tamamlanır.
Tamamlanacak ve tamamlayacak
cümleler ya da sözler arasında;
Anlamsal
ilişki doğru kurulmalıdır.
Zaman ve
kişi yönünden uyum olmalıdır.
Cümleleri
anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.
Örnek :
İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek doğanın dengesini bozuyorlar, sonra aynı
doğayı korumak için sempozyumlar düzenleyip, dernekler kuruyorlar;
çünkü...
Doğanın
kendileri için yaşamsal değerini biliyorlar.
Yanlış
yaptıklarının bilincindeler.
Kendilerini
affettirmek istiyorlar.
Doğayı
taklit etmek istiyorlar.
Çatı : Fiillerin özne ve nesne alıp
almamaları yönüyle incelenmesine çatı denir.
Çekim Eki : Eklendiği sözcüğün anlamını
değiştirmeyip, yalnızca cümle içindeki görevini belirleyen eklerdir. Çekim
ekleri, sözcükleri birbirine çeşitli görev ve anlam ilgisiyle bağlar ve cümleyi
oluşturur. Örnek : Kardeş kitap kitapçı al.
Daralma : Son hecesi “a-e” geniş seslileriyle
biten kelimelere “-yor” eki getirildiğinde bu geniş sesler daralarak(ı,i,u,ü) ye
dönüşür. Buna ünlü daralması denir. Örnek : Anla-yor değil
anlıyor.
Deneme : Bir yazarın herhangi bir konu
üzerinde, özel görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin kurallara varmaksızın
anlattığı yazılara deneme denir.
Devrik (Kuralsız) Cümle
: Yüklemi sonda
bulunmayan cümledir. Bu tür cümleler daha çok şiir dilinde ve konuşmalarda
görülür. Örnek : Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal.
Gülme komşuna, gelir başına.
Deyim : Belli bir durumu, belli bir kavramı
göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan,
kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :
İçine ateş
düşmek
Pabucu dama
atılmak
Yüreği
ağzına gelmek
İki gözü
iki çeşme
Didaktik Şiir
: Belli bir düşünceyi
kabul ettirmek veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders
çıkarmak için yazılan öğretici şiirlere didaktik şiir denir.
Dilek (istek) Cümlesi
: Bir dileği, bir
isteği, bir arzuyu, bir temenniyi bildiren cümlelere, anlamları yönünden dilek
veya istek cümlesi denir. Örnek :
Yarın bizde
toplanıp bir güzel yemek yiyelim.
Çocuk tek
kazansın da neresi olursa olsun.
Umarım
işleriniz yolunda gidiyordur.
Ah şu bahar
bir gelse, çocuklar neşe içinde koşup oynasa.
İnşallah
bütün düşlerin bir gün gerçek olur.
Allah sana
uyuz versin de tırnak vermesin.
Gözün kör
olsun.
Dize : Koşuk bir parçayı meydana getiren
satırlardan her biri, mısra
Dolaylı
Anlatım: Bir sözün
kişi, zaman, anlatıcı değişiklikleriyle aktarılan biçimidir. Bu anlatım
biçimiyle kurulan cümlelere daha çok roman, öykü gibi anlatımsal türlerde,
olayların yazar tarafından anlatılmasında rastlanır. Örnek :
En iyi
romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski.
(Doğrudan)
En iyi
romanların bir bunalım döneminde yazılacağını söylüyor Dostoyevski
(Dolaylı)
Turgut Uyar
: "Nobel Ödülünü kazanan bu yazarı, en içten dileklerimle kutlarım." Diyor.
(Doğrudan)
Turgut
Uyar, bir yazısında , Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten dilekleriyle
kutladığını belirtiyor. (Dolaylı)
Dolaylı Söz Söyleme :
Bakınız :
Kinaye.
Dönüşlü Fiil
: İşi yapan ve yapılan
işten etkilenen gerçek bir öznenin bulunduğu fiillere dönüşlü fiil denir.
Dönüşlü fiiller, edilgen fiiller gibi “-l-, ve –n-“ eklerini alır. Aralarındaki
en büyük fark ise şudur : Dönüşlü fiillerin gerçek öznesi vardır, edilgen
fiillerde ise sözde öznesi vardır. Örnek : Ali, erkenden uyandı, önce
yıkandı, kurulandı, giyindi, sonra yola
koyuldu.
Duygu Paragrafı
: Olayı anlatan kişinin
iç dünyasının, duygularının öne çıktığı bir paragraf çeşididir. Yazar
duygularını, kimi zaman öyküleyici, kimi zaman da betimleyici anlatım
biçimlerini kullanarak okura ulaştırır. Bu tip paragraflarda kişinin iç
dünyasına yönelik özellikler, tutkular, davranışlar, ağırlık kazanır.
Örnek :
Daha elli yaşına gelmemiştim; zengindim, ünlüydüm; sağlığım yerindeydi, aklı
başında çocuklarım vardı. Birdenbire hayatım duruverdi. Soluk alabiliyor, yiyip
içiyor, uyuyordum. Ama yaşamak değildi bu. Hiçbir şey istemiyordum artık.
İstenecek bir şey olmadığını biliyordum. Hayat, birinin yaptığı saçma bir şaka
gibi geliyordu bana. Kırk yıl boyunca çalış didin, ilerle; sonra da ortada
hiçbir şey olmadığını gör.
Düşünce Paragrafı
: Belli bir konu
üzerinde belli bir bakış açısı olan, bu bakış açısını ortaya koyan, bunu savunan
ve tartışan bir paragraf türüdür. Kısaca, bir düşüncenin başkalarına
ulaştırılması amacıyla oluşturulan paragraflara düşünce paragrafı denir. Daha
çok makale, fıkra, deneme gibi yazı türlerinde düşünce paragrafları kullanılır.
Düşünce paragrafları, genellikle açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimleriyle
kurulur. Bu paragraflarda bir ana düşünce ve bu ana düşünceyi destekleyen
yardımcı düşünceler yer alır.
Örnek :
Kişisel gözlemlerin öne çıktığı yazıların getirdiğini, bilimsel araştırmalar
getiremez. Aydınlar için çok önemli olan bilimsek araştırmalar, yazarlara
yetmez; onlar için kişisel saptamalar çok daha önemlidir. İnsanın insandan
alabildiğini; deneylerin sayıların alması olanaksızdır.
Düz Tümleç :
Bakınız :
Nesne.
Edat Tümleci
: Cümleye amaç -
sonuç, özgürlük, benzerlik, eşitlik, birliktelik, araç anlamı katan ya da sözcük
öbekleri cümle içinde edat tümleci görevi yapar. Örnek : Gemiler, güneye doğru
yöneldi. (Nereye doğru?) (yön)
Edilgen Fiil
: İşi yapan gerçek bir
öznenin bulunmadığı fiillerdir. Bu tür fiillerde özne işi yapan değil,
başkasının yaptığı işten etkilenendir. Daha doğru bir ifadeyle edilgen fiillerde
özne, pasif durumdadır ve iş onun üzerinde yapılır. Edilgen fiiller, fiil kök
veya gövdelerine “-l-“ veya “-n-“ eklerinin gelmesiyle oluşturulur. Örnek :
Taşlıkta çocuk sesleri duyuldu. Çamaşırlar yıkandı.
Eğretileme (İstiare)
: Arapça bir sözcük
olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya benzeyenle ya da
benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :
Aslan gibi
güçlü bir adamdı. (benzetme)
Soruyu
doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Ek : Sözcük kök ve gövdelerine
getirildiğinde onların anlamlarını değiştiren, kimi zaman anlamlarıyla birlikte
türlerini değiştiren ya da sözcüklerin cümle içindeki görevini belirleyen hece
ve seslerdir.
Eleştiri (Tenkit)
: Bir sanat eserinin,
bir sanatçının gerçek değerini belirlemek amacıyla yapılan inceleme ve
araştırmalara eleştiri denir. Bir metni inceleme yoluyla o metnin üzerinde bir
değer yargısına varma ; bir eserin zayıf ve kuvvetli yanlarını belirtme,
eleştirinin özelliklerindendir.
Emir (Buyruk) Cümlesi :
Emir kipiyle kurulan ya
da gelecek zaman kipinin emir anlamıyla kullanıldığı cümlelere, anlamları
yönünden emir cümlesi denir. Örnek :
Sandalyeyi
çek, sessizce oturup bekle.
Öğretmeniniz izinli, gürültü etmeden
ders çalışın.
Herkes
ödevlerini önümüzdeki hafta getirecek, not alacak.
Şuraya da
bir halı ser, ortalığı topla.
Sen de
çalış ve para kazan artık.
Epik Şiir : Kahramanlık yiğitlik, savaş
konularını işleyen ya da tarihi bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen
şiirlerdir. Bu tür şiirler okuyanda vatan ve millet sevgisi
oluşturur.
Eş Sesli Sözcükler :
Bakınız : Sesteş
Sözcükler.
Etken Fiiller
: İşi yapan gerçek bir
öznenin bulunduğu fiillere etken fiil denir. Örnek : Hasan, bu konuyu iyi
anladı. Her gün oraya giderdik.
Ettirgen Fiiller
: Geçişli fiillerin
“-r, -ar, -er, -t, -tır” ekleriyle geçişlilik derecesinin artırılmasıyla
oluşturulan fiillere ettirgen fiil denir. Bu fiillerde özne işi yapmaz daha çok
başkasına yaptırır. Örnek : duymak – duyur.
Eylemler (Fiiller)
: İş, oluş, hareket,
durum ve kılış bildiren; zaman ve kişi eklerine göre çekimlenebilen; zaman ve
kişi ekleriyle çekimlenmesi halinde cümle içinde yüklem görevi üstlenen
sözcüklere eylem (fiil) denir.
Örnek :
bak-, sus-, büyü-, ağla-, koş-
Gel-di-m
kopar-ı-yor-uz
Gel (eylem
kökü) kopar (eylem gövdesi)
-di (zaman
eki) -yor (zaman eki)
-m (1.
Tekil kişi eki) -uz (1. Çoğul kişi eki)
Eylem (Fiil) Cümlesi
: Yüklemi çekimli bir
eylem ya da eylem grubu olan cümlelerdir. Her türlü hareket iş, oluş eylem
cümleleriyle karşılanır. Bu nedenle eylem cümleleri, ad cümlelerine oranla daha
fazla kullanılır. Örnek : Bir adım daha yaklaşınca tanıdım.
Fabl : Kahramanlarının çoğu, hayvanlardan,
bitkilerden seçilen, sonunda bir ahlak veya hayat dersi bulunan yazı türüdür. Bu
tür, insanların hatalarını düzeltmeye, töresel bir kavramı ortaya koymaya yarar.
Fabllardaki düşsel unsurlar birer araçtır. Asıl hedeflenen ise ahlaki derstir.
İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler verilerek, bu varlıklar öyle
hareket ettirilir.
Fıkra : Bir yazarın, herhangi bir konu
üzerinde, kişisel anlayış, görüş ve düşüncelerini güzel bir uslupla, hiçbir
kanıtlama gerekliliği duymadan anlattığı yazı türüne fıkra denir.
Fiil Cümlesi :
Bakınız : Eylem
Cümlesi
Fiiller : Bakınız : Eylemler.
Geçişli Fiil
: Kullanılırken nesneye
ihtiyaç duyan, nesne gerektiren; yani “ne, neyi ve kimi” sorularına cevap veren
fiillere geçişli fiil denir. Örnek : Anlatmak, duymak, görmek, yazmak, söylemek,
seyretmek
Geçişsiz Fiiller
: Nesne almayan, yani
“ne, neyi ve kimi” sorularına cevap vermeyen fiillerdir. Örnek : Ağlamak,
uyumak, gülmek, solmak, akmak, oturmak, kalkmak…
Günlük (Günce) :
Düzenli bir biçimde
yazılan, tarih atılan günlük notlara, bir yazarın yaşamı boyunca günü gününe
yazdığı yazılara günlük denir.
Hece ölçüsü
: Dizelerdeki
sözcüklerin hece sayısının belli bir düzene bağlı olarak eşitliği temeline
dayanır. Şiirin bütün dizelerindeki hece sayısının eşit olması gerekir. Hece
sayısının eşitliği, o dizenin ölçüsünü, kalıbını gösterir. Yedi heceli bir
dizenin kalıbı, yedili; on bir heceli bir dizenin kalıbı on birli diye anılır.
Hikaye (Öykü)
: Olmuş veya olabilecek
olayları belli bir plan çerçevesi içinde yer ve zamana bağlı olarak anlatan yazı
türüne hikaye denir. Hikayede çevre sınırlıdır. Dar bir çerçevede, zamanın kısa
bir anında belli bir şahıs kadrosuyla işlenir konu.
İkilemeler
: Anlamı ve anlatımı
güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine benzeyen
sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme
denir.
Örnek
:
Güzel mi
güzel kız
Demet demet
çiçek
Çuval çuval
fındık
Çıtır çıtır
simit
Ağlaya
sızlaya bir hal olmak
Güle güle
ölmek
Varını
yoğunu ortaya çıkartmak
İyi kötü
(bilmek)
Aşağı
yukarı (anlamak)
Hemen hemen
(bitirmek)
İsim Cümlesi :
Bakınız : Ad
Cümlesi
İstek Cümlesi : Bakınız
: Dilek
Cümlesi.
İstiare : Bakınız : Eğretileme.
İşteş Fiil :
Fiilde anlatılan işin
birden fazla özne tarafından birlikte veya karşılıklı yapıldığını gösteren
fiillere işteş fiil denir. İşteş fiil, her şeyden önce, birden fazla öznesi
olan fiil değil, olabilmesi, meydana gelebilmesi için birden fazla özneyi
gerektiren fiildir. Fiillerde işteşlik, fiil kök veya gövdelerine getirilen
(-ş-, -ış-, -iş-, -uş-, -üş-) ekiyle yapılır. Örnek : Ahmet dövüşmüş.
Onunla tam iki yıl mektuplaştı.
Kafiye (Uyak)
: En az iki dize
sonunda anlamca ayrı, sesçe birbirine uyan iki sözcük arasındaki ses
benzerliğidir. Dize sonlarında yazılışları ve okunuşları aynı olup, anlamları ve
görevleri farklı olan kelimelerin veya eklerin tekrarı kafiyeyi oluşturur.
Kaynaştırma
: Bilindiği gibi
dilimizde iki sesli harf yan yana gelemez. Sonu sesli ile biten bir sözcüğe yine
sesli ile başlayan bir ek getirildiğinde araya okumayı kolaylaştırmak için bir
sessiz harf girer. Buna kaynaşma, getirilen harflere de kaynaştırma harfleri
diyoruz. Bunlar “y-ş-s-n” dir. Örnek : Ali-y-i, kardeşi-n-e,
anne-s-i.
Kıta : En az dört dizeden oluşmuş koşuk ya
da koşuk parçası.
Kinaye (Dolaylı Söz
Söyleme) : Sözcüklerin
çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye
bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde
kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek
:
Bu çocuğun
elinden tutsan ne kaybedersin?
Bulmadım
dünyada gönüle mekan
Nerde gül
bitse etrafı diken
Şu karşıma
göğüs geren
Taş bağırlı
dağlar mısın?
Kişileştirme -
Konuşturma : Bakınız :
Teşhis – İntak.
Konferans : Bilim iddiası taşıyan konuşma;
bilginlerin, fen adamlarının, sanatçıların, bir konu hakkında derin bilgisi,
görüşleri olan kimselerin özel toplantılarda, radyoda, dinleyicilere karşı bir
konu üzerinde düşüncelerini, bilgilerini açıklamak, öğretmek gayesiyle söylenen
sözlerdir.
Koşuk : Ölçülü, uyaklı yapıt, nazım,
manzume
Kök : Bir sözcüğün üzerinde bulunan bütün
ekler atıldığında anlamlı olarak kalabilen en küçük parçadır. Örnek : Bal,
kaş, göz, el
Kurallı (Düz) Cümle
: Yüklemi sonda bulunan
cümledir. Türkçe’de yardımcı unsurlar başta, temel unsur sonda bulunur. Cümlenin
temel unsuru yüklemdir.
Küçük Ünlü Uyumu
: Bir sözcükteki
ünlülerin düzlük-yuvarlaklık yönünden uyumudur. Türkçe bir sözcüğün ilk
hecesinde düz ünlülerden (a,e,ı,i) biri bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlülerde
düz olur.
Örnek :
bilge, ıslak, azgın, incirler
Türkçe bir
sözcüğün ilk hecesinde yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) biri bulunursa ikinci ve
diğer hecelerde ya düz-geniş (a,e) ya da dar-yuvarlak (u,ü) ünlüler yer
alır.
Örnek :
oduncu, gülümsemek, kömürlük, öğrenci
Lirik Şiir :
İçten gelen heyecanları
coşkulu bir dille anlatan duygusal şiirlere lirik şiir denir. Bu tür şiirde
hayal, duygu ve coşkunluk birinci plandadır.
Masal : Olağanüstü olaylarla süslü,
olağanüstü kişilerin başından geçen, zaman ve yer kavramları belirli olmayan
düşsel öykülerdir. Masalda eğiticilik ve öğreticilik esastır. Masallardaki
olaylar gerçeğe uymaz. Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahiptir. Masalın
geçtiği yer ve zaman belirsizdir. Masallar ulusal özellik taşımaz,
evrenseldir.
Makale : Herhangi bir konuda bilgi vermek
veya bir gerçeği savunmak için yazılan yazılardır. Makalenin temel öğesi
fikirdir. Başlı başına bir konu üzerine yazılan eser, gazete ve dergi ile
yayınlanmak üzere yazılan ve herhangi bir konuyu inceleyen yazı da makale
olarak isimlendirilir.
Manzume : Genellikle ölçülü, uyaklı yazılmış,
koşuk, neşide.
Mecaz Anlam
: Sözcüklerin cümle,
dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak
başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz
(değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde
geçici olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :
Müşteriden
para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
Satıcının o
ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
Bugünlerde
havasından yanına varılmıyor.
Bu hayırsız
evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
Mektup : Birbirlerinden uzaktaki insanların,
anlaşmak ve haberleşmek amacıyla yazdıkları; duyguları, dilekleri, düşünceleri
bildirmek amacı taşıyan yazı türüdür. Her türlü konu mektuba girebilir. Mektubu
konuşmanın yazıya çevrilmiş şekli kabul edebiliriz. Mektuplar özel mektuplar, iş
mektupları, edebi mektuplar gibi değişik türlerde olabilir.
Mısra : Dize. (Bir beyitte iki mısra
bulunur.)
Monografi : Bir kimsenin hayatını, eserlerini
geniş olarak inceleyen eserlere monografi denir. Biyografilerde bir çok sanatçı,
bilim adamı değişik yönleriyle ele alınırken, monografilerde sadece bir kişi
geniş olarak incelenir.
Mübalağa : Bakınız Abartma.
Mürsel Mecaz :
Bakınız : Ad
aktarması
Nazım : Koşuk.
Nesne (Düz
Tümleç): Öznenin
yaptığı eylemden etkilenen varlık ya da nesnedir.
Neşide : Koşuk, manzume.
Olay Paragrafı
: Olmuş ya da
olabilecek türdeki olayları, kişi, yer ve zaman göstererek anlatan cümlelerden
oluşmuş paragraflardır. Bu paragraflarda belli bir olay yer alır. Olay
paragraflarına, roman, öykü, masal gibi edebiyat türlerinde rastlanır. Bu
paragraflarda temel amaç okuru olay içine çekmek, olay içinde yaşatmaktır. Olay
paragrafları genellikle öyküleyici anlatım biçimi kullanılarak
kurulur.
Örnek : İlk
dinlediğim konserdi bu. Çalgıcıları yönetenin müzik öğretmenimiz Suat Bey
olduğunu görmeyeyim mi? Hem de smokin giymişti. Penguen gibi bir görünüşü vardı.
Elindeki şef değneği ile sahnedeki çalgıcıları değil de, sanki dünyayı
yönetiyormuş gibiydi. Nasıl oluyor da böyle bir adam, bizim gibi bacaksızlara
müzik dersi vermeye geliyor. Biz de onunla alay etmeye kalkıyorduk.
Oldurgan Fiil
: Geçişsiz fiillerin
“-r, -ar, -er, -t, -tır” ekleriyle geçişli hale getirilmesiyle oluşturulan
fiillere oldurgan fiil denir. Fiilin ilk hali “ne, neyi, kimi” sorularına cevap
vermezken, ikinci hali, yani “-r, -t, -tır” eklerini almış hali, bu sorulara
cevap vermektedir. Örnek : uyumak – uyut.
Olumlu Cümle
: Yüklemin bildirdiği
anlam, eylemin yapılması doğrultusundaysa bu tür cümlelere olumlu cümle denir.
Örnek :
Ne kadar
geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz. (Olumlu eylem
cümlesi)
Özü gerçek
yaşam dayalı tiyatro yapıtları, doğrudur ve güzeldir. (Olumlu ad
cümlesi)
Sattığınız
malların dökümünü çıkarıp karı hesaplayalım. (Olumlu eylem
cümlesi)
Olumsuz Cümle
: Bir eylemin
gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini ya da bir şeyin yokluğunu bildiren
cümlelerdir. Örnek :
Aradığınız
kişi burada yok. (Olumsuz ad cümlesi)
Dünkü
davranışlarınızı hiç tasvip etmedim. (Olumsuz eylem
cümlesi)
Kimse
olayın nedenini bilmiyor. (Olumsuz eylem
cümlesi)
Otobiyografi
: Bir insanın, kendi
hayatını kendisinin yazdığı eserlere otobiyografi denir. Biyografilerde kişinin
hayatı, çalışmaları başkası tarafından yazılırken otobiyografilerde kişi
kendisini anlatır, yazar.
Ölçü : Şiirde, hecelerin sayılarına ya da
heceyi oluşturan seslerin uzunluk ve kısalıklarına göre bir düzen oluşturulur.
İşte bu düzene ölçü denir.
Öneri Bildiren Cümleler
: Bir sorunu çözmek,
herhangi bir konuda yol gösterip bilgi ve fikir vermek amacıyla, öne sürülen
görüşü, düşünceyi ve teklifi içeren cümlelere öneri bildiren cümleler denir.
Örnek :
Kitabın
sonuna bir de kaynakça konsa iyi olur.
Konuyu
iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
Oyunda
günlük yaşamın derinliğine fazlaca girilmeseydi, oyun daha derli toplu
olurdu.
Siyah
eteğin üstüne mavi desenli gömleğini giyersen sana daha çok yakışır.
Önyargı Bildiren
Cümleler : Bir eylem
henüz sonuçlanmadan, o eylemin nasıl sonuçlanacağı konusunda fikir yürüten
cümlelerdir. Örnek :
Bizi görür
görmez yine bağırıp çağıracak.
Ben zaten
onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
Göreceksiniz, son şiirlerinde de
ayrılık ve ölüm üzerine konuşup bizleri hayal kırıklığına uğratacak.
Bu çocuğun
bir baltaya sap olamayacağı baştan belliydi.
Özne : Cümlede, yüklemin bildirdiği eylemi
ya da yargıyı gerçekleştiren ve üstlenen öğe özne adını alır. Özne bir kişi ya
da birkaç kişiden oluşuyorsa yükleme “Kim? Kimler?” soruları; kişi dışında bir
varlık, nesne ya da kavram ise yükleme "Ne? Neler?" soruları
yöneltilir.
Panel : Bir konunun dinleyiciler önünde,
sohbet havası içinde birkaç kişi tarafından tartışılmasına panel denir. Amaç
karar vermekten çok, bir meseleyi çeşitli yönleriyle aydınlatmak, çeşitli
görüşleri, eğilimleri ortaya çıkarmaktır.
Pastoral Şiir
: Doğa güzelliklerini;
orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bu hayata duyulan özlemi ifade eden
şiir türüne pastoral şiir denir.
Redif : Dize sonlarındaki yazılışları ve
görevleri aynı olan ek, kelime ya da kelime gruplarına redif denir.
Roman : Toplumların ve fertlerin başından
geçmiş veya geçmesi mümkün olayları geniş olarak, ayrıntılarıyla anlatan yazı
türüne roman denir. Roman; bir hayatı, hayatın akışını değiştiren büyük
olayları, insanı ilgilendiren her türlü konuyu işleyebilir.
Röportaj : Bir gazetecinin her hangi bir yeri,
bir kurumu gezerek, orada gördüklerini kendi görüşleri ile birleştirerek yazdığı
gazete yazılarına röportaj denir.
Satirik Şiir
: Toplum hayatındaki
aksayan yönlerin, düzensizliklerin, insanların çeşitli konulardaki
beceriksizliklerinin ve zayıflıklarının anlatıldığı yergi şiirlerine satirik
şiir denir.
Ses Daralması
: "a,e" geniş ünlüsüyle
biten sözcüklere "-yor" şimdiki zaman eki getirildiğinde, bu geniş ünlüler
daralıp değişerek "ı,i,u,ü" olur.
Örnek
: bekle-yor bekliyor
Oyna-yor oynuyor
Ses Düşmesi
: Kimi sözcüklerin
çekimlenişinde veya türeyişinde, bir sesin düştüğü görülür.
a) Ünlü
Düşmesi : İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında
ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler. Buna orta hece düşmesi de
denir.
Omuz
um omzum oğul u oğlu
Kahır
ol kahrol seyir et seyret
Ayır
ıntı ayrıntı sıyır ık sıyrık
Yalın
ız yalnız yanıl ış yanlış
b) Ünsüz
Düşmesi : Bazı sözcükler, çeşitli etkilerle birleşirken sözcüğün sonundaki ünsüz
harf düşebilir. Bu olaya ünsüz düşmesi adı verilir.
Yumuşak cık
yumuşacık sıcak cık sıcacık
Yüksek
yüksel küçük küçül
Rast
gelmek rasgelmek ast teğmen asteğmen
Bazı
bileşik sözcüklerin oluşumunda bir hece veya ses düşmesi meydana
gelir.
Sessiz (ünsüz)
Benzeşmesi : Sert
ünsüzle biten bir sözcüğe yine ünsüzle başlayan bir ek getirilecekse, bu ekin
başındaki ünsüz, sertleşir. Buna ünsüz uyumu ya da ünsüz benzeşmesi denir. Örnek
: milletce değil millet-çe
Sessizler : Bakınız : Ünsüzler.
Sesteş (Eş Sesli)
Sözcükler : Yazılışları
ve okunuşları aynı olduğu halde, anlamları tamamen farklı olan sözcüklere
"sesteş" sözcükler denir. Örnek :
Yüzünde kan
lekesi vardı. - Sen hala onun söylediklerine kan.
Ay'a bu ay
yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş. - Yüzünü asma, öbür sınavda yüz
alırsın.
Gül sen,
gülün olayım. - Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini
suluyor.
Ses Türemesi
: Sözcükler kimi
eklerle birleşirken zaman zaman araya başka yeni sesler girer. Türkçe'de ses
türemesi olayına fazla rastlanmaz.
Seyahat (Gezi) Yazısı :
Gezilip görülen
yerlerin ve o yerlerle ilgili izlenimlerin anlatıldığı yazılara gezi yazısı
denir. Bilinmeyen, görülmeyen bir yeri, bir memleketi, manzaraları, insanları,
gelenekleri, anlatmak gezi yazılarının özelliğidir. Gezi yazıları; gezilip
görülen yerlere ait bilgi vermek, o yerlerin güzelliklerini ve görülmeye değer
yanlarını göstermek amacını taşır.
Sıralı Cümle
: Basit ya da birleşik
yapılı birden fazla cümlenin birbirine virgül, veya noktalı virgülle bağlanması
sonucu oluşturulan cümlelerdir. Sıralı cümlelerde en az iki yüklem bulunur.
Zaten basit ve birleşik cümlelerden farkı da birden fazla yüklemi olmasıdır.
Örnek : Sakla samanı, gelir zamanı.
Sohbet (Söyleşi) :
Sohbet, bir konuyu
fazla derinleştirmeden, karşınızda biri varmış da onunla konuşuyormuşçasına
işleyen yazılardır. Sohbette yazar, kişisel görüşlerini, düşüncelerini bir
söyleşi sıcaklığıyla anlatır.
Soru cümlesi
: Bir duyguyu,
düşünceyi soru yoluyla anlatan veya soru yoluyla bilgi almayı amaçlayan
cümlelere soru cümlesi denir. Örnek : Oraya nasıl gidebilirim?
Söylev (Nutuk)
: Dinleyicilere belli
bir fikri, bir duyguyu aşılamak için söylenen uzunca sözlere denir.
Edebiyatımızda sözlü ifade tarzına dayanan bir türdür. Söylevlerin konuları,
çoğunlukla; toplumsal fikirler, toplumsal ve ulusal davalardır.
Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın,
bir nesnenin ya da bir durumun zihinde canlanabilmesi için onu karşılayan bir
gösterimdir.
Şart Birleşik Cümle
: Birleşik cümlelerde,
yan cümlecik temel cümleye şart anlamı katarak bağlanmışsa, bu tür cümlelere
şart birleşik cümle denir. Şar birleşik cümlelerde yan cümlecik “-sa, -se”
ekiyle oluşturulur. Örnek : Bakarsan kimin geldiğini
görürsün.
Şart Cümlesi :
Eylemin, yargının
gerçekleşmesini şarta bağlı olarak bildiren cümlelere şart cümlesi denir. Örnek
: Görürsem selamını söylerim.
Şiir : Seslerin, ritimlerin, uyumların
kaynaşmasıyla en güçlü duyguları, izlenimleri, coşkuları canlandırma ve etkileme
sanatı; koşuk.
Tariz (Taşlama)
: Bir kimseyi
iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam karşıtı bir
anlamda kullanmaktır. Örnek :
Randevuna
sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.
O kadar çok
konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.
Biraz daha
hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Tartışma : Bir konu üzerinde karşılıklı olarak
olumlu ve olumsuz fikir yürütme, bir fikre karşı olan fikri savunma hali; karşı
karşıya durum alıp zayıf tarafları aramadır tartışma.
Temel Anlam
: İlk Anlam (Temel
Anlam)
Bir sözcük
söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır.
Kısacası, bir sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek
:
Boğazımda
bir yanma var. (Temel Anlam)
Şişenin
boğazı kırılmış.
Çanakkale
Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.
Babam yedi
boğaza bakmaya çalışıyordu.
Ali,
boğazına düşkün bir çocuktur.
Temel Cümle :
Birleşik cümlelerde
asıl yargıyı bildiren, yardımcı yargıları sonuca bağlayan cümlelerdir. Daha öz
bir ifadeyle temel cümle yüklemdir.
Terim : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor
dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı
sözcüklere terim denir. Örnek :
Bu sınıfa
yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal
sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.
Bu çiçeğin
kökü tamamen kurumuş.
Sözcük
köklerini ve gövdelerini tanıyalım.
Teşhis - İntak
(Kişileştirme - Konuşturma) : İnsana özgü nitelikleri insan
dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu varlıkların insan gibi
konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :
Güneş
ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)
Ufukta
günün boynu büküldü. (Teşhis)
Dal, bir
gün dedi ki tomurcuğuna :
Tenimde bir
yara işler gibisin. (İntak)
Tiyatro : Dram, komedi, trajedi gibi sahnede
oynanmak üzere yazılan edebiyat türlerinin ortak adına tiyatro denir. Ayrıca
yapılan eserlerin sahnede oynanmasına ya da bu tür eserlerin oynandığı binaya da
tiyatro denir. Tiyatroda sadece jest (el, kol) ve mimikle (kaş, göz, ağız,
yanak) gösterilen oyunlara pandomim; daha çok müziğin hakim olduğu baştan
sona bestelenmiş oyunlara opera; baştan sona değil de yer yer ve hafif
bir şekilde bestelenmiş oyunlara operet; beş altı dakikaya sığdırılan
tablolar halinde, kısa müzikli oyunlara da skeç denir.
Türemiş Sözcükler
: Yapım ekleri alarak
yeni bir anlam ve biçim kazanmış olan sözcüklere yapıları yönünden türemiş
sözcük denir.
Örnek
: Ölümün anlamı değişti birden.
Ulama : Ünsüz harfle biten sözcüğün son
ünsüz harfinin kendisinden sonra gelen ve ünlü harfle başlayan sözcüğün ilk
hecesiyle birleştirilerek okunmasıdır.
Dikkat
edeceğimiz şey, arada noktalama işaretlerinden herhangi birinin olmamasıdır.
Örnek
:
Dönülmez
akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son
fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Ünlem Cümlesi :
Korku, acıma, şaşırma,
sevinme, kızma gibi ansızın beliren duyguları anlatmaya yarayan cümlelere,
anlamları yönünden ünlem cümlesi denir. Örnek :
Ah, elim
yandı!
Kapıyı
açtım ki bir de ne göreyim!
Oh, okul
bitti, rahat bir nefes alalım!
O... kimler
gelmiş, kimleri görüyorum!
Elimi
cebime attım ki cüzdan yok!
Ünsüzler (Sessizler)
: Tek başlarına
söylenemeyen, ancak bir ünlünün yardımıyla söylenebilen seslere ünsüz denir.
Türkçe'de 21 ünsüz vardır.
Ünsüz Yumuşaması
: Türkçe sözcüklerin
sonunda bulunan sert sessizlerden (p,ç,t,k) sonra sesli bir harfle başlayan bir
ek getirildiğinde bu sert sessizler (b,c,d,g) ye dönüşür. Buna ünsüz yumuşaması
ya da ünsüz değişmesi denir. Örnek : kitap-ı değil kitabı ( p
harfi b’ye dönüşür.)
Vurgu : Sözcük içinde bir hecenin, cümle
içinde bir sözcük ya da sözcük grubunun diğerlerine göre daha baskılı, kuvvetli
söylenmesine vurgu denir.
Yan Anlam : Sözcüklerin ilk konuluş anlamına
bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu anlama, kullanılış
anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
Çocuk
kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
Gömleğinin
düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)
Okulun
karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma
getirmek.)
Annem çok
güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma
getirmek.)
Komşumuz
tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan
kurtarmak.)
Yan Cümle : Fiilimsilerle ya da çekimli bir
fiille kurulan ve temel cümleye bağlanan cümleye yan cümle denir. Yan cümleler
temel cümlenin (yüklem) bir öğesi olarak görev yapar. Yan cümlecikleri
fiilimsiler (isim fiil, sıfat fiil, bağ fiil) ve “-se-, -sa-“ şart eki ya da
çekimli fiiller oluşturmaktadır. Örnek : Atı alan Üsküdar’ı
geçti.
Yapım Eki : Eklendiği sözcüğün kök anlamıyla
bağlantılı bir biçimde yeni anlamda bir sözcük türetmeye yarayan eklerdir. Yapım
ekleri eklendiği sözcüğün anlamıyla birlikte kimi zaman türünü de değiştirir.
Örnek:
balık
örtü
bal
ık ört ü
balık
bal ört örtü
Yüklem : Cümlede iş, oluş, hareket, kısaca
yargı bildiren sözcük veya söz grubudur. Bu tanıma dayalı olarak yüklemin iki
şekilde karşımıza çıkabileceğine dikkat edelim.
Zarf (Belirteç) Tümleci
: Yüklemi zaman, durum,
miktar, ölçü, yer yön ve soru yönünden gösteren sözcük ya da sözcük öbekleri
cümle içinde zarf tümleci görevi yapar.
Yükleme
yöneltilen "Nasıl?" sorusu durum zarfı tümleciyle ilgilidir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder